#ama bulut değilim
Explore tagged Tumblr posts
Text
Seni yazdığım yazıyı herkes çok beğendi, sen okumadın bile.
#bulutderler#ama bulut değilim#keşke olsaydım#neyse#beyzaalkoc#izmir aksoy#burak koşan#karantina#onur boysan#onur zeynep#onurzeynep#onurzorlu#zeynep#zeynepakay
22 notes
·
View notes
Text
Şık olmalı kadın dediğin___
🎼🎵🎶
Ben her sabah kalktığımda🥀
Düşüyorum bir boşluğa🥀
Ne yazıyorsa alnımda🥀
Sen yoksun hiç yanımda🥀
🎼🎵🎶
Anlamazlar halimi🥀
Kim ne yapsın derdimi🥀
Bilmezler özlediğimi🥀
Yazmıyor ki alnımda🥀
İstanbuldayım takılıyorum🥀
Doğru değil seni düşünüyorum🥀
Bazen bir durup nefes alıyorum🥀
İçimde bir umut bir umut🥀
Nasıl şey bi güneş bi bulut🥀
💙 🥀 💙 🥀 💙
__Ben şair değilim bayım🥀
Öyle çiçekli böcekli şiirler yazamam
Ama bilirim ki duygularımı anlatan şarkılar, şiirler benimdir_______
Ve____💙____🥀
Ya______bütün şairler ‘seni’ sevmiş, ya da ben her mısrada ‘seni’ buluyorum___
68 notes
·
View notes
Text
Öyle garip bi mavi var,öyle anlaşılmaz arkasında heder ediyor. Kalbim hızlı,nefeslerim sık,sırtımda dünyanın acısı upuzun bir yoldayım.
Ben ilerliyorum yol uzuyor,ben koşuyorum yol üzüyor.
Ağaç yok,yıldız yok,deniz yok.
Toprak var,bulut var,deniz yok.
Ayaklarıma taşlar batıyor,üstümdeki beyaza kanlar bulaşmış. Ağlıyorum,bu sefer canımın acısına. Ben kayboluyorum. Kayboluyorken bile başkasını kurtarmam isteniyor benden. Ne kadar acı değil mi? Bi başkasına beni ilaç yapmaya çalışıyorlar.
İnsanlar doğar sonra ikiye ayrılır. Dayanamayanlar ve dayanamayanlar. İlk dayanamayan susar acısına güler eğlenir ama güneş gidip gün ağırınca başlar onun dayanamaması. Kimse bilmez nerde yarası. Göstermez ki 'nerde' nasıl anlasınlar yarası? Bi de ikinci dayanamayanlar vardır. En ufak acı onu yıkar ayağa kalkamayacak sanır. Kendisi kalkmak için uğraşmaz başkasından bekler. Sonra düştüğü yerde zaman sayar. Kimse gelmez. Ağlar,sızlar herkes bilir nerde yarası. Ama ona da şifa olmazlar. Çünkü bencildir insan,kendine yapılmayanı yapmaz başkasına. Sonra gelir anası:)
Suya doğar insan sonra sudan kaçar. Deniz özgürlüktür,Gökyüzü ebedi ve ufuk...ezeldir ufuk.
Kapatma gözünü çocuk bak etrafına. Denize bak,doğaya bak,kediye,köpeğe,kuşa bak ama insana bakma. Zehirdir insanoğlu çocuk,öldürür. Bak çocuk ben umuttum. Bana bak çocuk ne kaldı benden geriye. Yok oldum çocuk,yok edildim. Kınandım çocuk,ezildim,hor görüldüm,dışlandım. Yine bana bak çocuk hâlâ iki ayağımın üstündeyim.Bak çocuk gözlerim boş. Su terk etti,Gökyüzü sınırları çizdi. Ufuk kayboldu. Bana bak çocuk yıkılmadım. Ben yarabandı değilim yaralandı diye koşmam. Ben Deniz değilim derin diye uyarmam. Ben Gökyüzü değilim gök de yüzüm kalmadı çocuk. Ama yine sen beni gör çocuk. Çünkü bi tek sen kaldın. Yok olan bir sen, var olan bin insana bedel oldun çocuk.
Kalbim yok şimdi İşte duygularım göğün yedi kat üstünde. Hayal ettiğim ağaç evin içinde. O ağaç evde ihanet var çocuk,o evde yalnızlık var,o evde sırt çevirme var,o evde kimse kimseyi anlamaz çocuk. Ama o evde hayat var,kandaşım var Bana destek var çocuk. Yüzüme vurulan bi destek. Yanlış şekilde dile getirilen destek. Olsun çocuk aile herşeydir. Ve o ağaç evde benim karanlık geçmişim var.
Ağlama sende çocuk ağlayınca rahatlayamıyorsun bile Ama çok ağlamak istersen kalbimin omzu ruhuma yamaçta salıncak. Artık göz yaşları veda değil. Artık göz yaşları yeni bir başlangıç.
8 notes
·
View notes
Text
bu tarz çarşambalar; kontrolsüzdür benim için. dünya daha karanlık gelir, yakamoz kaybolmuştur. ki böyle olunca hem carettalar hem de ben yolumuzu bulamayız. yağmur ormanlarında aç kalmış antilopların bize saldıracağı bir yola gireriz muhtemelen. ruhum cevabını bilmediği soruların koynuna girer, cevapları duyunca da sorularını unutur böyle çarşamba günlerinde. insan bazı günler sabit iken, şehir değiştirir içinde. bir akdeniz yapar, bir ankara’ya uğrar, iki otogar görür, tekrar içine döner. beynimizdeki gitme fikri, varlığımızdan bağımsız değerlendirilemez. yani işin aslı, gideceğim yerde yine ben olacaksam, pek de anlamı yok. o yüzden kapının eşiği memlekettir bazı insanlara; orada doğmuştur, orada yaşlanıp, ölecektir.
böyle çarşambalarda aklımı kaçırırım. dünyanın zeminine inerim, toprağı görürüm, topraktakileri görürüm, toprağa gireceğim günü görürüm. evin içine bulut dolar, ince şimşek saat dokuz suları, beş-on dakikaya patlar her şey, yağmur suyu dolar evim. tahliye için iki tane bira isterim. ortalık kuruduğunda fark ederim ben de kurumuşum. dalllarım kırılmış, peşine kanadım kırılmış, onun da peşine kalbim kırılmış... ağaç desen ağaç değilim, martı desen martı değilim, insan desen o da değilim. niye mi? bu kadar kırgınlığa tanınmaz olur insan. düşün; yerde tuz buz cam kristalleri, hadi tespit et kütahya mı paşabahçe mi? haddini bilmez, haddinden fazla kırılırsan; insanlar aslında senin kim olduğunu unutur. ve bu unutkanlık sadece böyle çarşamba günleri cereyan eder...
bugün çarşamba...
geçmişimden zincirlenmişim, zindanın en soğuk duvarına yaslanmışım, aç kalmış bir sıçan parmak ucumda yürümüş saat dokuz suları, özgürlüğüme kavuşmak için mahkumiyeti kabul etmişim, ikiyle ikiyi toplamışım, ama henüz dört diyememişim, önüme atılan lapa pirinci, sırf onları çok güzel dinliyorum diye etrafımda gezen insanlara ikram etmişim, gece olmuşum, uyumamışım, kalbimin en delikli tarafını küçük cama asmışım, hiç hava almayan ciğerlerimin camlarını açmışım, bugün de bütün kaoslara yenilmişim, özgürlüğüme kavuşmak için mağlubiyeti kabul etmişim.
sonra bu çarşamba akşamı annemin sesini duymuşum, yakamoz canlanmış hem ben hem de carettalar yolumuzu bulmuşuz. kapının eşiğinde saat dokuz suları...
7 notes
·
View notes
Text
Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme.
Yalnızlık, adam olmayanın vereceği sevgiden, saygıdan yeğdir.
Akılsız, yüzü güzele ; Akıllı, gönlü güzele tâlip olur . Zaman yüz güzelliğini tüketir ama gönül güzelliğini artırır.
Eğer Rabbim seni bana yazmışsa, Benden kaçışın yok..! Lakin kader seni benden almışsa, Ağlamaya lüzum yok...
Herkes dışını süslerken, sen içini,kalbini süsle. Herkes başkasının ayıbını araştırırken,sen kendi ayıplarınla meşgul ol!
Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başına tâc olmaktan iyidir.
Gerek yok her sözü laf ile beyana, Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana.
Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene ; Çünkü cahil ne gelirse söyler diline.
Ey Gönül! En acı ilaç ayrılıktır; zira onun içinde Aşk gibi bir şifâ saklıdır.
Düşüncen konuşmana, Konuşman hareketine, Hareketin kaderine yansır, Güzel düşün. güzel yaşa..!
Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil.
Emek ver , Kulak ver , Bilgi ver Ama Sakın Boşverme.
Ey gönlümün sol yarısı. Aklıma koydum seni, AKLIM almadı. Yüreğime bıraktım, Sana doymadı..!
Her Yerde Olmak Gibi Bir Duan Varsa, Gönüllere Gir; Çünkü Sevenler, Sevdiklerini Gönüllerinde Taşırlar.
İki alem vardır: İlki varlık alemi, ikincisi manâ alemi. Varlık alemi gündüz gibidir, olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir. Manâ alemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.
Kişi gülüşüyle terbiyesini, güldüğü şey ile seviyesini gösterir.
Mecnun Değilim Dost; Lakin Çağırırsan Çöllere Gelirim !
Hak kuldan intikam kul ile alır, dini irfan bilmeyen bunu kul etti sanır.
Dünya pazarının sermayesi altındır. Öte alemin sermayesi ise; aşk ve daim nemli iki göz. Gönlüm bağdır, gözüm bulut. Bulut ağladı mı bağ yeşerir. Mum gibi yaş dök ki gönül evin aydınlansın.
Ey Gönül! Sevdiğini hiç gitmeyecekmiş gibi seversen, gittiğinde de hep gelecekmiş gibi beklersin.
Seni bağrıma değil, bağrımı ve başımı ayağının altına bastım. Gözüm toprak olacak, ama gönlüm daima aşk kokacak.
Fani Aşk Yoktur, Aşkların Hepsi Baki Olanadır. Tek Fark Şudur Ki; Kimi Sanatı Gôrür, Kimi Sanatçıyı...
Ey gönül Utanıyorum senden: yanında Bülbülün varken gargalardan gül sorarsın... eyvah!
Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur...!
Bizi bilen bilir, bilmeyende kendisi gibi bilir !
İnsanoğlu dünyayı zapt eder, ama ağzını zapt edemez.
Geçer dediklerimi gecirdim Biter dediklerimi bitirdim.! Nefret ettiklerimi sildim,... silkindim yeter dedim.! Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana.! Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..!
Ey gönül, gönlümüzün dumanı, sevdamızın alametidir.
Dost; acı söyleyen değildir Acıyı tatlı söyleyebilendir.
Şu, içinde bulunduğun tek anlık ömrünü fırsat bil. Ve onunla meşgul ol. Ne geçmişle üzül, Ne gelecekten kork.!
Neden duasız bırakıyorsun dilini? Kapıyı çalmadan, açılmasını bekleyenlerden misin yoksa?
Kapı açılır, Sen yeterki Vurmayı bil! Ne zaman? Bilemem! Yeterki o kapıda durmayı biL!
Bu dünya tuzaktır, tanesi de arzular.
Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden, ölüler dirilir. Sevgiden, padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.
Güzel günler sana gelmez. Sen onlara yürüyeceksin.
Allah'ın defineleri yıkık gönüldedir... Yıkık yerlerde pek çok defineler gömülüdür. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönülü yapmak, Allah'a Hac'tan da yeğdir, Umre'den de.
Asalet; Boyda Değil, Soyda İncelik; Belde Değil, Dilde Doğruluk; Sözde Değil, Özde Güzellik; Yüzde Değil, Yürekte Olur !
aşka yanmalı can dediğin...ya canan olmalı; ya da canını almalı 'yar 'diyemezsin ki herkese; içindeki yaran olmalı...herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir başka yanmalı...!
İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur.
Sabret Can ; üzülme sevmeyen gitsin. Niçin ağlarsın? Dua et Rabbim seni terketmesin. İşte O terkederse gerçekten bitersin. . .!
Gül bahçesinde geçen sırrı, gizli şeyi bir gül bilir, Bir de hazin hazin ağlayan, feryat eden bülbül bilir.
Gönül kazanmak istiyorsan, sevgi tohumu ek. Cenneti kazanmak istiyorsan, yollara diken serpmekten vazgeç.!
Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, Olsun!.. Vuslata aşık gönül susmayada razı.
Sen benim; bügünüme şükür ve yarınıma dua edişim,azla yetinişim,çoğa göz dikmeyişimsin.
Ey Gönül ..! Sen sen ol , kimsenin gönlünü yıkma . Dikenin ucuna çıkta , Edep çizgisinden çıkma ..!
Dua ve ibadet Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ölüm de ömür de hoştur.
Vesveseli düşüncelerden sakın. İnsanın kalbi, sazlık ve orman gibidir. Orada aslan gibi de, yaban eşeği gibi de fikirler bulunur.
Ey Gafil! Sen kendi şehvetine Aşk adını koymuşsun. Şu halinle o namusu ekberi soymuşsun. Aşkın asıl manasının altını oymuşsun. Bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun...
Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.
Gözünün gördüğünü gönlünün gördüğüne değişirsen EYVALLAH. Gönlünün gördüğünü gözünün gördüğüne değişirsen EYVAH EYVAH.
Yaşadığın dünyaya bak; Yüce Tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?
Sevgi ve acıma, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse, hayvanlık vasfı.
Bize Gözün Değil , Gönlün Gördüğü Yürek Gerek. Düşlerdeki Tabir Değil , Gerçeğe Vuslat Gerek.
Kadınlar, Aklı Olanlara, Gönül Sahiplerine Pek üstün Olurlar. Cahillere Gelince, Onlar, Kadına üstündür. çünkü Tabiatlarında Hayvanlık Vardır. Sevgi Ve Acımak, Insanlık Vasıflarıdır. Hiddet Ve şehvet Ise Hayvanlık Vasıfları.
İstedikde vermedi deme... İstemeyi bilmedin bari yalan söyleme...
Yol kesenler olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça, sabırlılar, gerçek erler, yoksulları doyuranlar nasıl belirir, anlaşılır?
Adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır.; her su çeken tohumu sulamak değildir. Zulüm nedir? Bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yerde kullanmaktır.
Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. Ama unutma ki, rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.
Eğer tamamıyla zorluklara daldınsa, daralıp kaldınsa, sabret; çünkü sabır genişliğin anahtarıdır.
Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, orada senden başka diken bulunmaz.
Yazık ki akşam oldu biz yine yalnız kaldık... Bir kıyısı görünmez denize daldık.. Bir gemiye binmişiz bulanık bir gecede... Allah'ın denizinde Allah'tan uzak kaldık...
Bir gün kızsan bana, alsan başını, yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer ben’im demedim mi?
Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır! Ama su geminin içine girerse onu batırır! Gemi için su ne ise mümin için dünya o dur!
Ey Gönül! Bir sürü dostlarının yanında, elbet ki düşmanların da olacak; Ama imtihan ya bu, onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.
İnsanlar elbiseleri ile karşılanır sohbetleri ile uğurlanırlar.
Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır. Gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.
Ey Gönül! Sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, yenilginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler. Sana, 'kalbini kıramadı' demesinler. Ey gönül, haydi yenilgini mübarek kıl. Kır kalbini ve 'gönül' ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden.
12 notes
·
View notes
Text
Meursault’la Konuşmalar 17
Kaleydoskop yaseminler önceki geceden sanırım. Neden yazdığımı bilmediğim ama şiddetli bir şekilde yazmaya ihtiyaç duyduğum bir an daha. Az önce bir dizi izlerken başrolün kendini tanımlama şekli beni bu noktaya getirdi sanırım. Birinin bir şeyi olarak tanımlamak kendini. Karakter annesinin kızıydı, hep öyle kalmıştı ve de. Ben bir zamanlar babamın kızıydım, şimdi hiç öyle hissetmiyorum. Hacı Terzi Şaban’ın torunuydum, ikimiz de her şeyin iyisinden anlardık, gözümüz pekti, cesurduk, bizden hiçbir şey kaçmazdı, şimdi dedem beni bazen ablasıyla karıştırıyor, adımı hatırlayamıyor. Birinin bir şeyi olmakla ilgili üçüncü seçenek ise pek yakında olacak gibi görünmüyor, heart breaking. O zaman kimim ben. Tek başına E. olmak niye yetmiyor? İzlediğim dizideki karakter de benim gibi zamanı gelince büyük bir yazar olacağı düşünülen ama alakasız bir işte çalışan bir yetişkine dönüşen biri. Yıllar önce edebiyat öğretmenim yazdığım bir şiir kritiğini dinleyince ağlamış ve “ya çok iyi bir yazar olacaksın ya da çok iyi bir ilahiyatçı” demişti. İkisini de olamadım. Bir gün yazacak gücü içimde bulacağım da şüpheli. Geldiğim nokta evin ve içimin bir messe dönüşmesi. İçim evi bir zerre toz kalmayacak şekilde temizlemek ve düzene sokmak için kıvranıyor ama aynı zamanda gücüm de yok. Ben bu değilim ama belki de buyum. Sadece bir soru ve potansiyel bulutu. Bulut kısmı ağır basan. Öylece.
Yaşamak ve kim olduğunu bulmak zor bir bilmece Meursault. Birinin bir şeyi olma konusunda şanslı olanlar levelleri hızlı hızlı geçerken sen ve ben tökezliyor ve tökezlediğimiz yerlerde uzun kalıyoruz. Böylece.
7 notes
·
View notes
Text
Senden şikayetçi olmadım hiç. (Risale 1)
Sensizliği saklıyorum bu yara olmadı hiç Sen dışında asla başka birinin olmadım hiç Güneşi görmedim hiç, şikayetçi değilim ama Henüz yaralarımı saramadın hiç Seninle gezmedik hiç, kokunu almadım hiç Gözümde parlaklığı, sevinci görmedin hiç Ne ben, ne sen göz göze gelmedik hiç Üzülme şikayetçi değilim hiç Sabaha senle alarmım, geceye senle uykum Bir gündüz ellerini tutmayı bilmedim hiç Aynı kaldırımda yürüyüp aynı tozu yutmadık hiç Üzülme şikayetçi değilim hiç Adam gibi bir çiçek vermedim hiç Yanaklarının soğuk yerini ellerimle ısıtmadım Gözyaşın olmadım hiç, özür ne bilmedim hiç Özledim, bağışla, şikayet değil bu hiç Özür dilerim sonbahar değilim diye solmadım hiç Aslında neredeyim, neredesin de sormadım hiç Gelemedim be bir bulut olmadım hiç Boşver, bir umut doğmadı hiç Ve sen de diyar diyar gez beni bul sanki diyor Denemedim mi sandın gülüm bir bitmek bilmedi yol Günbatımı, bu gurbet içime sinmedi yoo Bu hasret bu yara çok kanıyor Aynı şehrin aynı rüzgarını tatmadık hiç Bizi aynı şehrin ani yağmurları ıslatmadı Bir sabah kahvaltısı, ellerin ellerim üstünde Kahveni yudumlarken dudaklarıma bakmadın hiç İlginç Başını sağ omzumun üst kısmına yaslamadın hiç Ben de gerip göğsümü erkeklik taslamadım hiç Ne olur çık gel başımı başka birine yaslamadım Üzülme, şikayetçi değilim hiç Kaderim gülmedi hiç, seninle donmadık hiç Sırtına atıp montumu falıma bakmadın hiç Sahi, umudun bitti mi? benim ki hayır İlginç, senden şikayetçi değilim hiç Sarılmak nasıl bişey? özlemek kadar zor mu? İçime attım acımı her gece hayra yordum Yakından bakmak peki gurbet gibi zor mu? Belli etmesen de o gece benden fazla ağlıyordun Son bu, çünkü sensizliği sevmedim hiç Zor bu, acını acını kaldıramıyor vücudum ve Son bu, sana yemin olsun beklemediğin bir ara çıkıp gelecem Kader, başka bir son bul Bu yüzden ölmedim hiç, ümidim kesilmedi Kalbime ok gibi saplanan gurbet tek bir gün eksilmedi Bu yüzden açıklarda yüzüyorum ya, bu yüzden eksiğim ve Bu yüzden sessiz gemim Seninle sarılmadık, çok şükür, satılık duygularla Başka birine, başka bahara satılmadık Kokunu bilmesem de ellerini tanımasam da Hayalin, gözlerin ve bir çay anı masamda Seninle yıldızlara bakmadım hiç, gökyüzün olmadım hiç Bir umut yazdım seni Şişenin koyup dibine mektubu yolladım, yolladım da Sanırım sahiline vurmadı hiç Acımdan uyumadım hiç Birazcık açım da boşver, seninle doymadık hiç Zaten yanında olamadım hiç Ama üzülme senden şikayetçi olmadım hiç Ne bir gün üzdün beni, ne bir gün kırdın Ne kızgınım bugün sana, ne de kırgın Ne bir gün üzdün beni, ne bir gün kırdın Ne kızgınım bugün sana, ne de kırgın İlginç
Taladro- Sevmek zor sevmesen olmaz
7 notes
·
View notes
Text
kısa bacaklarımla koştuğum sokaklar, annemin saçlarımı tararken söylediği "bir küçücücük aslancık varmış şarkısı", evin damlarında okuduğum kitaplar, akşam ezanına kadar sokaklarda sürdüğüm bisikletim, oynadığım saklambaçlar..
çocukluğumun bir baharı varsa o baharın en güzel ağacı kayısı ağacıdır mesela.. hatırlarım dedem benim için dikmişti bahçemize.. başta şeftali istemiştim ama bulamamış olsun. biz o ağaçla beraber büyüdük.
büyüdükçe o meyve vermez oldu ben tükendim. annemde artık saçlarımı taramayı bıraktı. koşmuyorum artık yürüyorum. koşuyorsam yetişmek için sadece otobüslere, gitmem gereken yerlere..
öyle küçüğümün ki gibi neşeden değil ya da ruhumdaki çoşkudan..saklambaçları ise artık oynamıyorum yaşıyorum. bu sefer kimse beni aramıyor. bende bulunmak istemiyorum zaten. zaman geçtikçe değişti her şey. ben büyüyorum ağacım kurudu. anladım büyüyorum ama korkuyorum içimdekinin ölmesinden. hep korkmuşumdur içindeki o çocuğu öldüren insanlardan. onların gözleri bir başka bakıyor. kimisi isteyerek onun canını alıyor kimisi istemeyerek. ne olursa olsun korkuyorum işte. belki de korkan ben değilim, küçüğüm. o büyükleri pek sevmez. terleyince sırtına koyulan peçeteler onu rahatsız eder, mızmızdır biraz işte.. ama yine de çocuktur. gülüşü, bakışı. göz yaşı her şeyi.. o küçük ölücekmiş gibi hissedince içimi ağır bir telaş kaplıyor. ellerimi nereye koyacağımı bilmiyorum mesela ya da ne söyleyeceğimi.. bazen ise olmaya korktuğum yetişkin bana elini uzattıkça benim küçüğüm elimi daha da sıkı tutuyor. nasıl bırakayım ki? dizlerime çöküp onun kadar oluyorum. "hep seninle olamam, büyümemiz lazım" diyorum ama gözlerim mahcup bakıyor. sonra yüzüne tebessümü geri gelsin diye sözlerimi de veriyorum. büyüklerde yapar ya hani.. ah tıpkı onlarınkiler gibi.. "ellerini hiçbir zaman bırakmayacağım hep bir köşemde yaşayacaksın" diyorum.. küçük şeylerle mutlu olmayı öğrendiği için, içi hep umutlu. gözlerindeki kara bulut gidip yerini sıcak kahvelere bırakıyor hemen.. o mutluysa mutluyum.. canımın içi.. bir kadın bence anneliği ilk kez içindeki çocuğu büyütüp yeşertirken yaşar. bende çocuğum ölmesin diye uğraşıyorum işte. bazen yolda yürürken başlıyorum koşmaya.. saçlarımı tararken söylüyorum annemin güzel sesinden çıkan şarkısını.. şımartıyorum kendimi bazen onun gibi.. bunları yaptığımı görünce küçüğüm verdiğim sözü tutmaya çalıştığımı görüyor. hem gülümsüyor hem de buruk bir şekilde bakıyor bana. o an anlıyorum ki bazı şeylerin eski tadı vermediği belli. olsun.. ben yine de sözümde durayım.. yine onun ruhunu balonlarla uçurayım. belki sözümü tuttuğumu görürse bana güveni artar, o da benden gitmek istemez. ve sonra bir elimden yetişkinliğim tutarken, bir yandan da o miniğin elleri avucumun içinde ısınır. böylece ben de o gözleri başka bakanlardan, o korktuklarımdan olmam. umarım..
0 notes
Text
Ben hep iyi ve ihtiyacım olduğunu göstermediğim için güçlü kabul edildim. Yıkılamam, eğrilemem. Bir dağ misali...
#nazlanma ihtimalim yok#muhtaçmışım gibi gösteremem#muhtaç olamam#bacağımı hissetmesem de o arabaya kadar yürümem gerekir#gel buluta bakalım#ama bulut değilim#bulutderler#canım bulut
3 notes
·
View notes
Text
LÜLÜ'ME
Küçükken dizlerime aldığım darbelerden daha büyük yaralar aldım yüreğime,eskisi gibi üflesen,iyileşir mi? Yaralarımı sen sardın diye unutup yeniden oynayabilir miyim? Eksik kalan,kimsesiz kalan yanlarımdan sarılsan düştüğüm yerden kaldırıp gözyaşlarımdan öpsen geçermi Anne? Fakat aldığım yaralardan,kovulduğum yüreklerden,düştüğüm yerlerden hiç haberin olamadı. Yıllardır sen benim yaralarımdan ben senin acılarından habersiz yaşıyoruz.Mesafeler diyorum; nasıl da nankör ve aç gözlüler doymadılar bir türlü. Hâlâ getirmiyorlar seni bana. Gökyüzümü çalıyorlar,hergün bir yıldız eksiliyor gökyüzümden,her gün bir bulut yolunu kaybediyor,kuşlarım yönlerini bulamıyor,gün geçtikçe içimde yaşayan herşey biraz daha ölüyor. Yorgun değilim, kimsesizde değilim elbet. Bir çok insan biriktirdim hayatıma ama tarifini henüz bulamadığım bu his hiç değişmedi,olduramadım. Ben senin gibi değilim,yüreğim bir hayli küçük, tek başıma savaşamayacak kadar güçsüzüm yardım et bana anne. Çok eskiden olduğu gibi yanaklarımı avuç içlerine alıp,kokunu ciğerlerime çekmeme izin varmı ? Hiç düşünmeden koşmama,bana sarılmana , yeni yaralar almama; acılarımı tekrar ve tekrar sarmana izin var mı anne? 2016
"Büşünüz"
1 note
·
View note
Text
Havanın aydınlanmasına yakın hastanedeydim. Kolidorda sıramı beklerken bir iki damla su aldım. Aciz bedenim yeterinde güçsüzleşmişti. Epeydir hastaneye gelmiyordum, tedavimi ihmal ediyordum. Kemoterapinin sanırsam 6. ayındaydım. Pek önemsemiyordum artık sonumun da yaklaştığını hissediyordum. Doktorum nikbin biri, kötü düşünmemeye çalışıyor moral oluyordu bana. Ne faydası var moral hastanenin kapısından çıkana kadar geçerliydi. Evime gitmek için yola koyuldum, hemen gelen otobüsü kaçırmak istemedim koşar adımlarla ona bindim. Bir saate evime varmıştım, saat öğlene doğru geliyordu. Acıkmıştım lakin yemek yapacak gücüm yoktu. Odamdaki beyaz örtülü hasteye yatağı gibi duran yatağıma uzandım. Ev beni çok boğuyordu ama yapacak bir şey yoktu. Beyaz hafif küflenmiş tavana bakıyordum, bunca sene neler de oldu hayatımda. Yıl başına az kaldı aynı şekilde benim de doğum günüme, artık kutlayacak kimsemde kalmadı. Tek kalmıştım artık. Kimse kemoterapi aldığımı da bilmiyor, gerek de yok. Koca bir dünyada yalnız başıma kalmışım, böyle biri olmam için aşırı derecede şansız yada kötü olmam gerekiyor. İkisinden biriyim. Kaç gündür kendime yemek yapamıyorum, şu yatakta şimdi can versem için rahatlardı. Gücümü biraz toplayıp mutfağa gittim, dolabı açtığımda herşey bozulmuş, küflenmişti. Bir de markete gidecektim. Üzerimi sıkıca giyip merdivenlerden inmeye başladım, dışarıda hep mutlu insanlar vardı. Adete gökkuşağının içinde siyah bir bulut gibi görünüyordum, kendime bazen çeki düzen vermeyi de düşünsem sonradan herşeyin saçma olduğunu, tek başıma mı mutlu olacağım aklıma geliyor. Yanımda istediğim yoldaşım olsa terapiye bile gitmeme gerek kalmazdı. Uzun zamandır hatrımı sormuyor, acaba unuttu mu beni? Büyük ihtimalle. En azından arada bir nasıl olduğumu sorardı. Dediğim gibi kimsenin umrunda bile değilim. Düşüncelere daldığım sırada kasiyerin seslenmesi ile son buldu. Aldığım iki üç şey bana bir hafta yeterdi. Nihayet tekrardan evime geldim, mutfağa gidip biraz toparladım etrafı. Yiyeceğim şeyleri önüme koyup az da olsa atıştırdım, boğazımdan zar zor geçiyordu. Yemeğimi yerken etrafıma bakıyordum da ben nasıl bu kadar pasaklı olabildim diye düşündüm. Yemeğimi yedikten sonra biraz toparlamam gerektiğini düşündüm. Kendime sessiz bir melodi açıp etrafı toplarken aynı zaman da beynim de dinlensin diye. Bir iki saat sonra tamamen evi bir güzel temizledim, rahtlama geldi evin rengi açıldı. Çok yorulmuştum. Kendimi kanepeye attığım vakit yağmur yağmaya başladı. Kanepenin karşısında ki camdan izliyordum yağmuru. Dindikten sonra canı açtım o nemli toprak kokusu içeri girsin diye. Hafiften hastalanmaya başlıyordum galiba, ateşim çıkıyor gibiydi. Ilık gelmişti. Gözlerimi kapatıp müziğin melodilerini dinleyip rahatlamaya çalışıyordum. Aniden kapım çaldı, o güzel rahat pozisyonundan kalkmak zorunda kaldım. Zar zor kapıya kadar gittim, delikten baktığım da o gelmişti. Şaşırmıştım çünkü hiç buraya gelmezdi, kapıyı açıp onu içeri davet ettim. Salona geçip içmesi için sıcak bir şeyler getirdim. Belli ki soğuktan çok üşümüştü, biraz sobanın ısısını açtım. Neler yaptığını, uzun zamandır sesi soluğunun neden çıkmadığını sordum. Endişelenmiştim. Bir şeyler anlattı bana. Biraz sohbet ettikten sonra gitmek istedi. Onu güzelce uğurladım, bir daha bu kadar uzun süre ortadan kaybolmamasını tembihlemiştim. Artık onunda başka bir hayatı vardı ve mutluydu. Onu mutlu görmeyi çok seviyordum çünkü ben onu hiç mutlu edememiştim. Onu her seferinde başkası ile mutlu görmem, beni artık sevmemesi beni dipten yok ediyordu. Hani dönecektin Carmen? Biliyordum zaten, neyse hepinizin geceleri ve güzel günleri olsun.
06.56 - 24/08/2024
1 note
·
View note
Text
Yarayı Büyütme
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/yarayi-buyutme/
Gözlerimin içine o kadar güzel ve derin baktı ki; ona seni öpebilir miyim diyecektim, o dudağını dudağıma yapıştırdı…
Gecenin bir saati rüyadan uyandım. Odanın içi buz gibi soğuk. İçimde tarifsiz bir hoşnutsuzluk. Damağımda dün akşamdan sarkan içkinin kekremsi tadı! Duvarda on dokuzuncu yüz yıldan kalma, ağaç oymalı saatin tik tokları kulağımı tırmalayıp duruyor su!…
Birkaç gün önce, rüzgarına un serptiğim sevinin, iki kişilik öyküsünden süzülenleri eleğiyle birlikte duvara asmıştım.
“Haydi iskeleye doğru yürü bakalım”, diye bağıran iç sesime uydum. Eşofmanı, çorabı giyindim, çamaşır makinesinin üzerinde duran anorağı aldım. Tam dışarı kendimi atacaktım ki; evimin sert ama bir o kadarda sevimli köpeği kapının eşiğinde hazır bir durumda beni bekliyordu… Koşar adım basamaklardan indim. Oscar da ardımdan… Gökyüzü lacivert bir örtü ile kaplı. Hafif bir yağmur çiseliyor… Hava orta şekerli Türk kahvesi tadında. Sokağın ölgün ışıkları içimdeki tedirgin karanlığı aydınlatıyordu!..
Denizin kuvvetli dalgaları yürüyüş yolunu kum, çakıl taşlarıyla bezemiş… Attığım her adım belleğimde yapışmış anılar çağlayanından anları patlatıyordu.
“Gökçen’i bir erkekle öpüşürken gördüm” dedi.
“Saçmalama Sude!.. ” dedim. ”Çok uykusuzum, uyumam gerekiyor!”
“Saçmalamıyorum. Lütfen telefonunu kapatma. Ne olur dinle beni “
“Tamam. Dinliyorum!”
“Daha da iğrenci, o adamın eli kocamın kalçasını okşuyordu. Bir süre sonra el ele tutuşup Kafenin tuvaletine girdiler!”
“Olamaz!”
“Yemin ederim, gözlerimle gördüm!”
“Unut gitsin!”
“Nasıl unuturum ya? Ben, bu adama erdenliğimi verdim, erkek diye koynuma aldım; on yıldır birlikteyiz, yatakta, sokakta, çarşıda, pazarda, tatilde, olur olmaz ne istediyse ben ona onu sundum.”
“Demek ki çok fedakarlıkta bulunmuşsun…”
“???!!!”
“Eve git. Vur kafayı, yat! Yarın görüşürüz.”
“Dinlesene beni! Senin gibi arkadaşsın gözünü sevdiğim!”
Hiç yanıt vermedim. Telefonu yüzüne kapattım.
Oscar önümde, benim gibi o da yavaş yavaş gidiyordu. Arada başını geriye doğru atıp bana bakıyordu. Her bakışı sanki bana acıyor gibiydi!
Kuzeyden gelen bulut kütlesi üzerimizden geçerken taşıdığı yağmuru serpti gitti. Oscar arada duvar diplerini koklaya koklaya ilerlerken telefonum çaldı.
Gecenin bu saatinde?
��Alo?”
“Neredesin?”
“Sahilde yürüyüş yapıyorum!”
“Sude intihar etmiş!”
“Şaka mı yapıyorsun oğlum sen?”
“Ne şakası? Manyak mısın sen? Kadın kendisini evin balkonundan aşağıya beyaz bir çarşafla asmış!”
Soluğum kesildi. Olağanüstü hayata bağlı, cıvıl cıvıl, oturduğu yerde bir türlü duramayan. Gülümseyen yüzüyle herkese omuz veren Sude… Olamaz böyle bir şey ya… Gerçekten olamaz!
İki hafta önce, ilk duruşmada boşanmışlardı… Sevinçli bir sesle beni aramıştı: “Özgürüm artık!” demişti. Akşam işten çıktıktan sonra seni gelip alacağım, senden sonra da Nilgün‘ü alırız. Kutlama yapalım canım arkadaşım… Masa benim ona göre. Rakılar, şampanya, mezeler, balık… Sarhoş olmak istiyorum. Hem de çoook! Kafam bir milyon olsun istiyorum. Sonra mı? Olanlardan ve olacaklardan ben sorumlu değilim! Bu gece için sana hiçbir konuda söz veremem… Dağılmak istemiyorum lan. Anlıyor musun beni? Bak, peşin peşin söylüyorum, tuvalet bahanesiyle masadan kalkıp gidip çaktırmadan hesabı ödersen Nilgün’le ikimiz sorarız sana hesabını vallahi…
On yıl lan bu on koca yıl… Offf be! Acayip derecede mutluyum. Ve bu gece olağanüstü bir kadın olacağım. Çok şık şeyler giyeceğim… Birazdan kuaför randevum var. Haydi, şimdilik hoşça kal, sende git şu sakallarını kestir artık!..
Atina
Anıl Güven
0 notes
Text
merhaba arkadaslar ben genel olarak erko düsmanı ama genellikle cinsiyet ayırt etmeden kimseye güvenmeyip zamanında askın da en alasını yasayıp yaraktan saçma sapan bişe olduüunu anladığım için artık sadece sevişiyorum o da hemcinslerimle gerisi siktirsin gitsin onu geçin şimdi asıl diyeceğim nerde ne kadar mantıksız post foto ask acılı cartlar curtlar görürsem toksikleşir ananızı sikerim bos yapmayın insan ilk askı babası ölünce unutuyor amk yerinde iki tane dal yarrağı unutamayıp ya da iki tane kevaşeyi unutamayıp size acı çektirmesine müsade ediyorsanız hemcinslerimi de katıyorum bak işin içine sizin ben aklınızı babamın yarrağıyla sikeyim sonra bulaşık süngeriyle sikeyim sonra ananızı da sikeyim ne mal insanlarsınız amk toksik ilişkilerden uzağım güzel miyim çirkin miyim bilmeden etmeden aptal saptal mesaj atma belki travestiyim belki dünya güzeliyim belki erkeğim amına koyduğumun abazası sakın bana yazma kızlar ağzım bozuk olabilir ama sevisirken de bozuk genel de tutamıyorum kendimi resim çiziyorum resim öğretmeniyim gündelik hayatımla gecelik hayatımın pek alakası yok yaşadığım yerle yaşantımın uyuşmasını seviyorum mutluyum huzurluyum sadece aptal cocuklara yol gösterebilmek çok huzur veriyor yönlendiriyorum amk korkmayın eşcinselliğe değil sadece geleceğe dair akılllarına yer edecek ufak tefek bilinçaltı fotoları ve insanların güvenebileceğiniz varlıklar olmadığına dair ufak tefek işaretler veren ve sadece kafaları basan ufak ilkokul bebelerinin mantık arayıp sorduğunda cevapladığım fotolar çizdiriyorum ödev veriyorum belki ailesi zekidir diye ailesinin de zeki olup olmadığını burdan anlayabiliyorum bazen çocuk mal oluyor da ailesi zeki olup tanıma göre resim çizip anlattırabiliyor bana ve mutlaka o çocuk o anlatımı ezberlerken aklının bir köşesinde mutlaka kalacak hangi birinin işine ilerde yararsa çok mutlu oolurum bilmesem de olur bir fotoğraf bir ömüre bedel olabilir arkadaşlar evet çok ciddiyim gündelik hayatında hanım hanımcık güleryüzlü bi insanım ama icimden cok pis küfür yiyorsunuz hocam çok afedersiniz iki güldük diye vericez mi amk veya yüzük takıyoruz diye evli mi olmak zorundayız mal mısınız ananızı sikeyim özellikle haftasonu sabaha kadar içip kendim kaybetmeyeceğim kadar içtiğimi farketmeyip ben bunu sikerim mantığıyla yaklaşan erkekler TİKSİNİYORUMMmmm bilader uzak durun benden yeter doldum amk gelene direkt söylüyorum ben erkeklerden hoşlanmıyorum diye kadınlar olarak beni de aranıza alın diyor be amın evladı seni istesem seni alırım zaten benim gündelik hayatımla gecelik hayatım bir mi sana kibar olucam dalyarak direkt olarak siktir git diyip kalbini de kırabilirim ama erkeklerden hoşlanmıyorum demem neden yeterli olmuyor amk neden neden hayır söylediğim şeye inanmıyor götoş sanki tipini beğenmedim sanıyor sikik dünya yakışıklısı olsan bana ne 50 cm sikin olsa bana ne beni ne alakadar eder ayrıca tr ortalaması 11 12 13 cm arası fazlası yok kısası var evet önceden erkolarla da sikisiyodum da kücük pipileriyle seks yaptıklarını zannediyolardı sonra kadınlarla yalaşıp saatlerce şarap içip sevişmek ya da içki içmeden kahve sevişmesi bile daha çok zevk veriyor şahsen xd aptal saptal triplerle muhabbet etmek zorunda kaldığım için bazen okuldan kendimi nasıl acısız öldürürüm diye düşünür oldum ben resim öğretmeniyim ben matematik öğretmeni değilim Türkçe öğretmeni değilim kardeşim ben basit günlük bi dersine girer canım isterse ufak bilgilendirme yapar resimlerle bir şeyler anlatmaya çalışır canım istemezse umrumda olmaz çiz ev baca duman bulut der geçerim en kötü resim çizene de 100 veririm nolacak amk çocuk bunlar ne çizmelerini bekliyorsunuz tabi hayal güçleri ve yetenekleri neye yetiyorsa ona göre çizecekler bize de yargılamayıp bok gibiyse de çok güzel demek düşecek bravo demek düşecek ki özgüveni yerine gelsin bu gün kötü çizdiyse yarın güzel çizsin sen heveslendirirsen yeteneği yoksa da kendini bulmasını sağlarsın lütfen kişilik analizlerime güvenin ve 3 ıq lu aileler geldiğinde oğlunuz gerizekalı değil siz akraba evliliğisiniz ya da çocuğu dünyaya getirmeden evvel
0 notes
Text
KATI AÇILMAMIŞ LAFLAR
Taslaklarımdaki yazıları azad ediyorum. Kendime ait özel yazılar okununca kendimi çıplakmış gibi hissediyorum aslında HK mc51 e sahip külkedisi gibiyim.
Ve evet herkesin bir üst modeli var ama alışılmış sevginin üst modelini istemezsin çünkü alışılmış sevgi senin üst modelindir.
Hunharca yere attığınız izmaritleri süpürge ile kaldırım taşı arasından çıkarmaya çalışan çöpçülerin nasır tutmuş ellerini düşlüyorum.
Ucuz bir insan kendini neden pahalıya satmaya çalışır bilmiyorum. Misal ecelimim, misal celladın.
Omza sırtlayıp yürümek evlenme teklifi sayılabilir, seni kimseye ziyan ettirmesin, sana bile. Bazen sıkıcı bir şekilde ahlaklıyım bazen modern arabesk gibi.
Oda toplamak beyin toplamaktır. Bir şey olmadı ise olacağına inanmadığın için olmuyordur. Prenses değilim makyajımı silip uyuyamam.
Anane lor peyniri ve ketedir.
Erzurum çarşı pazar leylim aman aman.
Affetmek bana mahsus değil ama ben de kimseye mahsus değilim. Allah’ın belası elalemle kendimi yüz göz edecek değilim. Saniyede sekiz milyar şey düşünmekten feci halde yıldım.
İntikam bir cahilliğin eseri ama eser. Beni geriyorsun yani bu şerefe nail oldun. Yabani olmadığım ne belli? Bas git. Diyeceğim her şeyi kendime diyorum, kendime verdiğim değer bu.
Hayat anlayışınız da civcivleri boyamak.
Kendimi temize geçtim.
Kanat koparan.
İcazet alacak yapıda değilim ama koruyucu önlem olsun diye canımı bıçaklamana gerek yoktu.
“Her gün yarım saat dans ederek bir ayda bir kilo verilebiliyor çok basit” dediğimde kuzenim yanda çıkan reklamlar gibisin demişti, hoştu.
Bana bir stockholm sendromu buzlu olsun. Kavramlarla bağlantısı kopmuş biri olarak sosyallik problemlerim var sanılıyor ama bu bir problem değil maalesef. Şefkatim dağları delmiyor ama mantığım şüphesiz ki. Kendimi sevdirmeyi kolay kılmam, herkes tarafından sevilmenin benim için bir anlamı yok bana rağmen beni seven olacaktır. Ayrıca oruç tutmam beni melek yapmaz ve melek olmamam oruç tutmama engel olmaz bu ikisini aynı anda sindirebilmeli insanlar. Rencide etmeyi bellemen seni yükseltecek sandın, bunu gerçekten sanabildin.
Anlaşamayan, zıtlaşan ve sürekli kavga eden iki karşı cinsin sonradan birbirine aşık olmasına bayılıyorum.
Sen sanıyorsun ki bencilce bir çeşit gurur yapıp bunun beni öylece kahredeceğini, yoluma devam etmemi engelleyeceğini, fakat engellemiyor. Sevgili yapıp kendi kendimi kazıklamak gibi bir huyum yoktur. Sana gösterdiğim her nezakette kendimi reddettim.
Öyle pek de beni tanımadığı halde "bu ağlasa içinden güler gülse içinden ağlar sessiz asla duygularını belli etmez" dedi beni işaret ederek. Kırıcısınız.
Benim bu özgürlüğüm mahremiyet isteğim ve duygusal olarak erişilemez olmam bla bla bela. Tanıdığım en zeki insan bendim.
Burundan kakao çeksem bir şey olmaz gibi. Zamanla sevdiğiniz insanla benzeşip bir bütün olunuyor sonra hangisi kendiniz karışıyor.
Hipoglisemim var.
Erkekler çok konuşmamayı ve çok gülmemeyi öğrendiği zaman evde kalmıyor. Cesurun sözlük anlamını bilmiyorsan öğren çünkü sende tek aranılan o olacak. Herkesin önem verdiği şeylere ilgisi olmayanlara ilgim var. İtibarım bu.
Havada bulut yok bu ne dumandır.
Birbiriyle alakasız şeyleri bir araya getirip ortaya çok güzel şeyler çıkarabildiğim için aşırı yaratıcı sanatsallığım ilgi çekiyormuş. Oyuncak bebek gibi bakıyorum. O esnada hiç oralı olmadım. Beni görünce saçlarını düzeltmeni beğendim. Soğukkanlılığımın dedikodusu yapılıyor çünkü insanlar suratıma tükürüklerini saçarak bağırıp kendini çok iyi ifade ederken onları karşılık vermeye değer bulmuyorum.
Günlük burç yorumunu okumayacak kadar kendinizi bilseniz yeter.
Benim ettiğim bütün dualar kabul oldu yalnız kabul olunca istediğim şeyleri istemediğim için dua etmek benim için bir rutin değil öyle bir yüzüm yok. Kendimi gözetiyorum ama kendime sinirlenirsem kendimi takmam. Şerefsizliğin patentini sana verelim mi hem rengi de seni açıyor. On numara baştan savmalarım var. Sabrımın zayıflık olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Ültimatom ve aşık atmak arası hislerim baskın. Sinirlenince yakın dövüş sanatları tadında konuşmalarım oluyor. Daha masum şeylerin peşindeyim ve bu sen değilsin.
Kanat konusunda defoluyum. Duygularından tasarruf edenler yüzünden pek çok kez safra geçirdim. Anlayan anlamaz.
Kardeşimi okula bıraktıktan sonra onu öpüp kendisine hep aynı cümleyi kurarım; hadi güle güle herkesi öldürmeden gelme. Dikkat edersen fiziksel olarak alnım açık yüzüm ak.
"Sen ne özel bir kızsın sesin 14 yaşında gibi bedenin 20′lerde ruhun 30′ların üstünde şahane bir kızsın." dendi bana. Bana boşuna yorum kasmayın benim zaten kirpiklerim sarı. Bildiğim tek şey alışılmış dünya düzeninden değilim.
Devamlı çocuğunu gözleyen ehemmiyetli babalara bir süre bakarım. Galiba ben erkek kanı akıtıp kanı parmağım ile alnımın tam ortasına sürmüş olabilirim, manevi olarak. Kılıcımı getir katya.
Hayatımda aldığım en iyi iltifat da bana "sen karaktersin" denmesi çizgi film karakteri.
Misafirlikte uyuya kalayım kucağında eve taşı. Maç holiganı olan adamdan bir şey beklenmeyeceğini öğrendim. Evdeki ayva reçeli kokusu. Dobra olmaktan kaybetmezsiniz, şirret konuşmaktan kaybedersiniz Apartmandaki kızartma kokusu. Bir hanzoya güzelliğimi saçacak değilim, artık. Bana şirk koştun ama senin kemiklerini kırmayacağım. Yaz yağmurunda ıslanan denize girmek.
Burç yorumum bile cool; "Fazla insan içine çıkmayı, şov yapmayı sevmiyorsun, dünyayı kurtarsan çıkıp hey sizi kurtardım demezsin kimseye."
Gözlerimde subliminal mesajlar var. Niyeyse insanlar beni görünce çıtalarını yükseltiyor ama ben daha kendi kendimin kendisine bir halta yaradığını görmedim. Kaç para ulan bir metanet? Yüz hakimiyeti olan bir modelmişim, iki saattir buna gülüyorum. Kelimelerin güçleri yok ağızdan çıkan sadece kelimelerdir bir şeye hükmetmez bu yüzdendir ki söylenene itimadım yok ama eylemlere var. Çünkü haşin olmak bunu gerektirir. Mutluyken resim çizip mutsuzken yazı yazıyorum.
Annem benden habersiz benle kavga ediyor; Ne yapacağım bilmiyorum senle bütün ezberleri bozdurdun bana sen ne kadar dişli çıktın asi oldun.
Ayvayı limonlayıp tuzlamak. Nemrudun kızı yandırdı bizi. Hızlı emeklemeye çalışan bebek tatlılığı. Kendisini darp etmeme karşı koymayan erkek. Adabınla otur. Stabil içerleyici olarak her şeyin en ince ayrıntısını düşünüp en az şekilde kırılsın diyen ben organizmasından ittirme şefkatim.
Çünkü temizlik yapmak en iyi yoga, sabah 7'de kalkıp buzdolabı temizleyip bulaşığı yıkayıp çayı koyan bir android olarak sizi de üzerim. İstediğini elde edemeyince istediği şeyi iğrençleştiren silik spastik hasta ruhlar. Mesela kaleşnikof ile vursam da yine benim derdimde olabilmeli. Benim en sevdiğim oyuncağım gazetelerin yanında verilen elbise giydirmeli kağıt bebeklerdi.
Mezarlıkta tanımadığım ölülerin bana huzur vermesini seviyorum. Hem glam, hem de barok akımının dışa vurumu hissiyatını veriyorum.
Arsızların imajını 5 paralık etmeye bayılırım asilik diye bildiğiniz pek çok şeyi döverim. Zira sevdiklerimin beni yıkmalarına karşı bağışıklık kazandım. Yollarda handstand yaparak uçarak yürümek istiyorum. En son vicdan rahatlatıcı kişi olabilirim. Yürüyüşünde meymenet yok. Bastırılan duygusal hasarın fiziksel hasar olarak meydana çıkması. Beni çıldırtmayınız. En çok ağlayacak yer bulamadığımda üzülüyorum yere yatıp bayılana kadar ağlamak istediğimde hemen dibimde biri özel alanımı işgal ediyor. Tek istediğim balkona yatak koyup yüzümde rüzgarla uyumak. Demoralize eder mi sandın acılar? Doğru sandın. Mermili kemer. Senin her tarafın depar olsa kaç yazar? Kirpiklerine kadar fondöten süren biriyle göz teması kuramam.
Sevdiğim repliklerden ibretlik; “1964 Londrası'nda kızlar giyinmeyi bilirdi, şimdi ise devasa gözlükler takıp dövme yapmayı biliyorlar ancak.” Kaliteli moral bozanım yok. Allah'ım bitirelim.
Yakın bir arkadaşım, bana "çok tehlikelisin biliyorsun dimi" dediğinde bunu biliyordum. Tiyniyetimde bana saf sevgi göstermemiş insana boyun eğmek yok. Menemen ve çay, balkon. Gece 2, bisiklet.
Sana sevdiğim diyemem ah le yar yar.
Herhangi biri, herhangi bir şeyi sevmediğini & istemediğini belirtip katiyen yapmama izin vermeyince o şeyi gerçekten hemen yapıyorum.
Kendini beğenmiş hoşnut suratını ağlatmam adlı ödeşmemiz.
Boş yolda arabayı durdurup inatla bana yol verene karşı yol öyle verilmez böyle verilir imajı ile arabanın arkasını dolanıp karşıya geçtim.
Beni bu kadar uzun süre hayatta tutabilen şeylerden birisi sezgilerim diğeri de alışveriş.
Kanım bile negatif.
Ananem bana kızınca "haydut" diyor çok deli mutlu oluyorum. Kesin zor bir hayat geçirdim. İnsanlar değişir fakat sorun şu ki kişi istediği zaman istediğin gibi değişmez kendiliğinden, onun kendi bile ruhu duymadan değişir. Fark bu. Daha yaratıcı sinirlenebilirsiniz çingeneliğin lüzumu yok. Tuvaletleri ve beni bulduğunuz gibi bırakın. Ya bir psikopatım ya da buna çok yakınım.
Çok bunaldığımda ormanda koşu yapmak istiyorum ama çevremde orman yok. Bu şehirden bıktım. Kız kısmısı. Güçlü kız imajı ile ne alakam olabilir. Sonrası tahin pekmez, tarzım belli.
Tatlılık konusunda sana ağır sıkıntı veririm.
Bir genç kızın duvar kağıdı; kawasaki vn 1600 classic.
Ebem de elimi uzattığımda tutar, sen bilirsin diyen teferruatla değil. O beni üzüyorsa o zaman ben daha azını yapamam. O değil de "arızalı" diye bir kolye istiyorum. Osmanlıca bilseydim şöyle konuşurdum; Zat-ı halinizi yol geçen hanındaki beslemeler beğensin.
Nitekim hıyar insanlara gülümseme yeteneğim var, insanların sorunu ise daha size bir sıcak bakışı olmayana delirmişcesine sevgisini saçması, edepsizliğin lüzumu yok.
Çatısı camdan evlerin yağmur yağarken üstüne yağıyormuş hissi o bende yok.
0 notes
Text
bir kaç hafta öncesi. sevgili n. ile muaf’tayız. 40 yaşımı doldurmam vesilesiyle bir çılgınlık yapıp 2. biraları bile söylemişiz. dışarıdaki masalarda yaşlıca bir adam var, bir palyaço -bana inanabilirsiniz-. insanlarla konuşuyor -sanki daha çok güzelce genç kızlarla- arada burnunu veya peruğunu değiştiriyor, bol bol fotoğraf çekiyor, bazen birden herhangi biriyle sanki daha önce başlamış çok çetrefilli bir sohbetin ortasından devam eder gibi konuşmaya başlıyor. n.’ye bakıyorum, zihnimden geçenleri anlıyor ‘hiç bulaşma’ der gibi bakıyor, tamam diyorum, ama merakıma yenilip birisine sormadan da edemiyorum: -beyamca kim acaba?
fuat onan diyor garson, emektar tiyatrocu, çiçek abbas’ta muavin, ordan hatırlarsınız. vay canına diyorum, aslında o an hatırlamıyorum ama bu kadar çok bilgi alkolün de etkisiyle beni şaşırmaya sevkediyor. ismini aratıyorum, instagram hesabı, fotoğraflar... n.’ye diyorum, bak, istanbul sanki o kadar da kötü değil, yani öyle aklına esip bir palyaço kılığında gelip burada içebiliyor insanlarla sohbet edebiliyorsun, kimse de sen neden böyle giyindin demiyor?
palyaço kılığında olmak diye bir şey olmaz diyor n. palyaço gibi giyinirsen palyaço olursun, öyle giyinmemişsen de bir palyaço değilsindir. bu konuda seninle hemfikir değilim ama çok güzel ifade ettiğin için karşı da çıkmayacağım diyorum.
40 yaşımı doldurmakla ilgili aldığım notları dinlemeye hazır mısın? diye soruyorum
birasını kafaya dikiyor-
birincisi.. aztekler, -nasıl, yani nasıl birincisi aztekler, konuşmaya böyle mi başlayacaksın diyor? evet diyorum, okuduğum şu kitapta yazıyor, onunla başlayacağım.. animist aztekler, ‘görkemli evlerde oturuyor, pamuklu kumaştan ve tüylerden yapılma göz alıcı giysiler giyiyor, köpek eti ve çikolatayla besleniyor ve öldükten sonra (bak.. işte burası... parmağımla kitapta ilgili sayfayı işaret ediyorum) aztekler öldükten sonra yaşamaya değerli bir taş, bulut veya rengarenk bir kuş olarak devam edeceklerine inanıyorlar.
reenkarnasyonun böyle bir yorumuna denk gelmemiştim diyor n.
öldükten sonra değerli bir taş olarak yaşamaya devam etmenin neresi çekici olabilir? belki aztek kabile şefi öldükten sonra kendisini karısının boynundaki bir kolyede yaşarken hayal ediyor diyorum, sen böyle şeyleri hiç anlayamıyorsun-
ayrıca bir bulut olarak yaşamaya devam etmek ne demek? bulutların birer hayvan gibi cisimlerinin olduklarına, bazen şekil değiştirdiklerine, seyreldiklerine, görünmez olduklarına, sonra tekrar toparlanıp asıl formlarına döndüklerine falan inanıyor olmalılar..
bu çılgın azteklerle yağmur hakkında konuşmak isterdim diyor n. -sanırım ölmüş ve şu buluta dönüşmüş olan arkadaşınız hayatta kaldığımız için bize kızgın.. ve üzerimize tükürüyor?
senin espri anlayışının bir kızılderili kabilesinde kabul göreceğini hiç sanmıyorum diyorum.
palyaço (kılığındaki) adam yanımıza geliyor: sanki uzun uzun konuşuyorduk da, devam ediyormuşuz gibi bana şöyle diyor: palyaço oldum.. insanlar artık şaşırmıyorlar bu gezegende, koala olup gelsem yine şaşırmayacaklar, ne yapacağımı bilmiyorum vallahi artık..
vallahi insanlar şaşırmıyorlar artık diyorum.. nedense bu durum birden benim için de dünyadaki en üzücü şey oluyor. öldükten sonra bir bulut mu yoksa değerli bir taş olarak mı yaşamaya devam etmek güzel olurdu diye sorasım geliyor. ama peruğuna bakıyorum. o an bay fuat onan’ın rengarenk bir kuş olmayı seçeceğinden emin oluyorum.
22 notes
·
View notes
Text
yine çok garip bi rüya gördüm btw. gerçekten çok garip olan bir sürü kısmı vardı. bir kısmında tayyip gelmişti ülkeye ona sövmüştüm bağırarak. duydu ve bağırdı bana. özür diledim hapse girmiyim bu yaşımda diye. annem elimden sürükleyerek getirdi beni eve. ama tahmin ettiğimden daha az kızdı. türkiye'de fakir nüfus baya artmıştı eskiden villalar gördüğüm sokaklarda yıkık dökük evler ve üstü kirli çocuklar vardı. biz de öyle bi yerde yaşıyorduk ama paramız var gibiydi aç kalmıyorduk, suyumuz vardı en azından. neyse rüyam başka bir boyuta evrildi. geldiğim yer k ile başlayan iş yerleri bütünü. kitapçı, kuaför, kooperatif birleşimi. kuaförde her saniye geçişli video çekmeye uğraşan kişiler vardı. nasıl bi saç istediğini anlatınca umursamıyorlardı ve senden yandaki tiktok fenomenlerinden birinin saçını seçmeni istiyorlardı. üç beş çeşit saç tipi dışında hiçbir şekilde saçlarını kestiremiyordun yani. her saç tipi için de bir kuaför vardı. biraz seri üretime benzediğini düşünmüştüm. neyse nasıl denk geldiğimi bilmediğim yaşıtım sayılabilecek bi insanı (kız veya erkek değildi) izlemeye başladım. adına bulut dicem şimdilik. biraz harry potterdaki luna gibiydi dünyadan koptu kopacak gibi sadece düşünceleri ve hayalleri vardı. yaptığı hiçbir şey yoktu. ama bir arkadaşı vardı. o kuaför koltuğunda oturuyordu. beyaz uzun saçları vardı, gerçekten güzel bir kızdı. neyse. bulut arkadaşına uzun uzun baktı ve üzgün bir ifade takındı. sonra koşarak uzaklaştı oradan. takip ettim onu. çatısına çıktı bi binanın. bir süre oturdu, şehiri izledi. gittim yanına. ne yapıyorsun burada dedim. öleceğim birazdan dedi. hayır intihar etmemelisin dedim. o da bana intihar etmediğini, sadece yaşamla tek bağının o kız olduğunu onunla da bi saat önce kendiliğinden koptuğunu söyledi. şimdi tek bir bağım kaldı. ölü değilim. ama bu bağ o kadar ince ki, farkında bile olmadan kopup gidecektir dedi. sonra bana baktı ve senin de iki bağın kalmış. biri yaşam biri de 8 kişilik bir grup, onları bir olarak almışsın dedi. bulut insanların yaşam ile olan bağlarını görebiliyordu. sonra elinden tuttum. ve benimle geldiğimiz yere sürükledim onu. kitapçıya gittim. stray kidsin yeni bir albümü vardı. ne oddinary ne de circus. sanki o an bizim için varolmuş bir albüm. 8 dolar. hemen kasaya koştum ve bu albümü almaya ihtiyacımız var dedim. görevli kadın bize baktı ve ölmek üzere olduğumuzu hemen herhangi bir şey ile bağlantı kurmamız gerektiğini söyledi. temel yaşam bağınız koptuğunda başka hiçbir bağınız yoksa ölüp yok oluyorsunuz. ama eğer bir bağınız varsa o bağı da beraberinizde götürerek reenkarne oluyorsunuz. elimizdeki skz albümünü unutarak bağlanmak için bir şey arıyorduk orada. sonra rüya bitti. umarım albümdeki bir şarkıyı buluta dinletmiş ve birlikte reenkarne olmuşuzdur.
7 notes
·
View notes